23 Şubat 2009 Pazartesi

İnter-Manchester United


2 aylık aradan sonra Şampiyonlar Ligi'yle tekrar buluşuyoruz. 2. tur kuralarını ilk duyduğumda, direkt olarak Mourinho-Ferguson dediğimi ve beni en çok heyecanlandıran eşleşmenin bu olduğunu hatırlıyorum. Mourinho ile Ferguson ilk karşılaştıklarında, 2. maçı seyretmiştim.Old Trafford'da Ferguson 2-1'in rövanşında sahaya yedek ağırlıklı bir kadro çıkarmıştı. 1-0 öne geçseler de Porto son dakikada golü bulunca Mourinho çıldırmış ve benim kendisini ilk kez farketmemi sağlamıştı. Sonra Chelsea'nin başına geçince bu ikili bir çok kez söz düellosu yaptılar. Ferguson'un Chelsea hakkında söylediği "Para başarıyı garanti  altına almaz" sözünden sonra Mourinho'nun ona "Evet, doğru.  Porto'yla O'nun takımını elediğimizde, onlarla kıyaslanamayacak kadar düşük bütçemiz vardı." demesi Mourinho'yu benim gözümde biraz daha yüceltmişti. 
Yarınki maça gelecek olursak, Mourinho, Şampiyonlar Ligi gruplarındaki kötü performanslarını karşılarındaki takımlara iyi motive olamamalarına bağlamış ve takımının Milan, Juve ve Roma karşısındaki performanslarının bu tür büyük maçlar için kendisine güven verdiğini söylemiş. Ayrıca turu geçenin 2. maçın son dakikalarında dahi belli olmayacağını düşündüğünü belirtmiş. Yarınki maç hakkında ise, maçın çok sıkı geçeceğini, İbrahimoviç'in de bu tarz bir oyunda fark yaratmasını beklediğini söylemiş. Ferguson ise stoper sıkıntısı çekiyor. Vidic cezalı, Gary Neville ve Brown sakat. O'Shea kadroda ama durumu kritik. Büyük ihtimalle O'Shea'yi yetiştirip Ferdinand'ın yanına koyacakmış Ferguson. Fletcher'ı da Neville ve Brown'un yokluğunda sağ beke yerleştirecekmiş. Manchester önde Ronaldo-Rooney-Berbatov üçlüsüyle başlıyacak büyük ihtimalle. Mourinho ise kadrosunu belirtmiş basın toplantısında. Milan maçındaki kadroyla çıkacaklar. Mourinho'nun 4-3-3'ünün aksine ilerde iki forvet Adriano-İbrahimoviç ve 4'lü çok koşan orta saha(Cambiasso-Muntari-Zanetti-Stankovic).
Maç hakkında aslında fikir yürütmek o kadar zor değil. Hücumcuların çok dar alanlarda oynamaya mahkum oldukları bir maç. Burada farkı yaratacak olan İbrahimoviç ve C. Ronaldo. Ronaldo'nun bana kalırsa Messi'den kötü olmasının nedenlerinden birisi, markaj uygulanınca maçtan kopması. Yarın Mourinho O'na nefes aldırtmaz.Büyük ihtimalle Zanetti ve Maicon ikilisiyle baş etmek durumunda kalacak. İbrahimoviç ise, ideal 4'lü defansından 2 kişi kaybeden Manchester karşısında iş yapabilir. Zaten İbrahimoviç'i de farklı yapan, dar alanda yaptığı inanılmaz işler. Yarın İnter'in İbrahimoviç farkıyla şansı biraz daha fazla gibi geliyor. İbrahimoviç'in katkısı İnter'e 1-0 lık bir avantaj getirebilir. San Siro'daki maç için İnter'in şansı 51 % diyorum. 

Bülent Korkmaz


Galatasaray yönetimi, yanlışlardan ders almadığını bir kez daha gösterdi. Adnan Abi'ler kendilerine yeni bir kukla daha buldu. Kalli'nin teknik danışman olduğu, yönetimin kadroya bu kadar karıştığı bir takıma da ancak Bülent Korkmaz yakışırdı. Sözleşmenin süresi sezon sonuna kadar olsa, anlayacağım ama, süre 1,5 sene. Acaba Adnan Polat seneye Bülent Korkmaz'la devam edeceğine kendisi inanıyor mu? Bana göre bu süre futbolcular üzerinde otoritesi olsun diye konulmuş bir süre. İlk Bordeaux maçından önce Galatasaray yener demiştim, yenebilevcekleri bir maçı berabere bitirdiler. İnşallah, bir facia yaşanmaz Bordeaux karşısında. Belki Servet'in yerine Bülent oynar stoperde. Allah aşkına bu Bülent değil miydi vefasızlıktan bahseden. İlk fırsatta tıpış tıpış geldi. 

Mission Complete


Skibbe Galatasaray'daki misyonunu tamamladı. Aragones gibi Avrupa Şampiyonluğu sıfatıyla gelen bir hocanın bile acımasızca eleştirildiği bir ülkede, onun eleştirilmemesi garip olurdu. Burada tüm hata Galatasaray yönetiminin. Skibbe'yi neye dayanarak getirdiklerini anlamak güç. Geçmiş senelerde de bana göre hatalı teknik adam seçimleri yaptılar ama o zamanlar Hakan Şükür vardı. Hakan Şükür bu kadronun içinde olsa, bu laubali ve gevşek ortam oluşmazdı. Yönetim Hakan Şükür'ü sadece futboluyla değerlendirdiği için onunla yolları ayırdı. Şimdi yine Hagi'ye gidiyorlarmış. Eğer onunla da uzun vadeli bir kontrat yaparlarsa yuh artık derim. Zaten son 10 senede Galatasaray'a bir gelen bir daha geliyor. Fatih Terim 2000'de gitti, 2002'de geldi. Kalli 2007'de 2. kez geldi. 2008'de gitti. 2008'de tekrar geldi. Şimdi sırada Hagi var. Sanki dünyada teknik adam kıtlığı var.
Skibbe'ye de bir kaç söz söylemeden geçmek istemiyorum. Bir adamda hiç mi gurur olmaz kardeşim. Adam resmen kukla. Yardımcılarını alırlar, sesi çıkmaz. Böyle bir adama futbolcu nasıl güvenir. Üstüne Kalli'yi getirdiler, adam yine ses çıkarmadı. Dünyada kaç teknik adam böyle bir şeye göz yumar. Çok merak ediyorum Skibbe'nin bundan sonraki durağı neresi olacak. Darısı Aragones'e artık...

22 Şubat 2009 Pazar

Süper Lig 21. Hafta


Zirveye oynayan takımların puan kaybetmesine alışmıştık ama bu haftaki kayıplar cidden tam manasıyla sürpriz olarak değerlendirildi. Trabzon'un Denizli'ye ve Galatasaray'ın Kocaeli'ye kaybetmesi herkesi şaşırtmıştır. Trabzon geçen hafta Beşiktaş karşısında da kötü bir oyun sergilemişti. Bu hafta ciddi bir rakiple oynasalar puan kaybedebilirler diye düşünürken Denizli gibi gücü sınırlı bir rakibe puan kaybettiler. Geçen hafta seyrettiğim özetlerde Kocaelispor'un Kayseri'ye pozisyon vermeden, 1 yanlış penaltı kararı ve son dakikada kornerden yedikleri kafa golüyle yenildiklerini görünce oynadıkları oyunun hakkını alamadıkları için çok üzülmüştüm. Bu hafta o kaybı telafi ettiler. Özellikle Adana Demirspor'a play-off'lar da şampiyonluk kazandıran, has Adanalı Taner Gülleri'nin 4 gol atması beni çok sevindirdi. Galatasaray'da 4 günde gerçekleşen değişimse düşündürücü. Beşiktaş'a gelince, ilk yarıda geriye düşebilecekleri maçı 2. yarıda Nobre'nin çalışkanlığı ve Tello'nun oyun zekasıyla 3-0 kazandılar ama haftaya puan kaybetseler kimse şaşırmaz. Beşiktaş'ın İstanbul'un diğer iki büyüğüne kıyasla avantajı istekli olması. Fenerbahçe'li, Galatasaray'lı oyuncular yürürken onlar en azından mücadele ediyorlar. Bu mücadele onları yarışın içinde tutabilir ama benim düşüncem büyük maçlarda Beşiktaş'ın yine puan kayıpları yaşayacağı. Galatasaray'da Servet'in yaşadığı sakatlık bana göre onları da yarıştan koparır. Sivasspor bu hafta Eskişehir'i zor da olsa 1-0 yenerek 3 puan fark yaptı Trabzon'a. Sivas'ın da diğer takımlara kıyasla avantajı oturan bir oyun karakterinin olması. Çok zor gol yiyorlar ve sonuca gitmeyi de bir türlü başarıyorlar. En yüksek averajın onlarda olması zaten bunun bir kanıtı. Gerçek anlamda Sivas hak ediyor bence şampiyonluğu. Ama Şampiyon olurlarsa Avrupa'da ne yaparlar? İşte bu soru da benim kafamı çok kurcalıyor.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Bayern Münih:1-Köln:2


Bayern Münih, Köln maçından önce son 3 haftada 2 maç kaybetmişti. 3 maçı da seyrettim. Bana kalırsa, 3 maçta da Bayern galibiyeti hak etti. 3 maçta da ortalama 7-8 net pozisyona girdiler. Uzaktan şut falan değil, direkt olarak ceza sahası içinde uygun durumda yapılmış vuruşlardı hepsi. Bu maçların hepsinde de en az 3 pozisyon verdiler. Rakipleri yüksek ortalamayla pozisyonları gole çevirirken, onlar cömertçe harcadılar pozisyonu. Bu hafta Bayern'den bir patlama bekliyordum ama maç başlayınca çok şaşırdım. Bayern çok isteksizdi. Yine de Klose'yle golü buldular ama yan hakem hala anlayamadığım şekilde golü iptal etti. Sonra Köln'ün şovu başladı. Demichelis yine adam kaçırdı 1-0 oldu. Bu arada Köln orta sahası inanılmaz oynadı. topu kazanmak için çok basıyor, kazandıktan sonra da bir bütün halinde hücuma çok iyi çıkıyorlardı. 1-0 dan sonra da Bayern etkili olamadı. Köln, 3 pozisyon daha buldu, 1'ini daha gole çevirdi. Devre 2-0 bitti. 2. Devre Hamit'le Donovan girdi. Hamit çok istekliydi takıma dinamizm kazandırmaya çalıştı ama takım arkadaşları pek oralı olmadı. Bu arada Köln net pozisyonlar bulmaya devam etti ama gole çeviremedi. 85'te Hamit'in ortasına Van Buyten kafayı vurunca Bayern biraz kendine geldi ama zaman yetmedi. Bir takımın bu kadar kimlik değiştirmesi gerçekten garip. Köln harika bir oyun oynadı. Roland Koch da her zamanki gibi kondüsyon konusunda etkisini göstermiş. Takım o kadar koşmasına rağmen son dakikalarda baskıyı iyi karşıladı. Bayern'li oyunculardaki bu vurdumduymazlığı kaç saat oldu hala anlayamadı. Sanki 15 puan önde gibi oynadılar.

Uğur Boral


Bu sene Uğur'un Fenerbahçe'deki 3. senesi. İlk senesinde, Tuncay sol açık oynuyordu, Zico da onu sol bekte oynattı. 21'i ilk 11 olmak üzere 30 maçta forma giydi. 2. senesinde Tuncay gidince, sol taraf onun oldu. Bir ara Vederson onun formasını aldı ama tekrar kapması uzun sürmedi. 30'u ilk 11 olmak üzere 36 maç forma giydi. İlk 2 senesinde sadece 2 gol attı. Uğur Boral deyince benim aklıma Sevilla maçları geliyor. Zaten Fenerbahçe'de kalmasını sağlayan da o maçlar bana kalırsa. Uğur Boral'dan bahsetmemin nedeni bugün sahada oyundan çıkarken eldivenlerini yere fırlatması. Aldığı tüm topları ezdi, bir tane orta açamadı, Carlos'a yardım etmedi. Ama oyundan çıkarken artist. İnsan bir düşünür ben bugün doğru dürüst oynadım mı diye. Böyle futbolcuları Fenerbahçe kadrosunda görmek istemiyor artık taraftar. Sen 3 senede doğru dürüst 2 maç oyna, toplam gol sayın 4 olsun sonra da atar yap.

Gençlerbirliği:1-Fenerbahçe:0


Geçen hafta alınan farklı galibiyet mutlu bir hafta geçirtmişti Fenerbahçelilere ama gerçekler bir kez daha tüm çıplaklığıyla çıktı bu hafta ortaya. Aragones'in gönderilmesi gerektiğini, şampiyonluktan kopulduğunu 2 hafta önce İstanbul Bşb. maçından sonra söylemiştik zaten. Maça gelirsek, bir takım hücum yapmaktan bu kadar mı uzak oynar. Orta sahada oynayan hiç bir oyuncu kötü bile oynamadı, rezildi resmen. Deivid ve Uğur Boral çok formsuz, Deniz zaten yetersiz bir adam orta saha için, Emre de zaten geldiğinden beri kötü oynuyor. Gençlerbirliği her aldğı topla Volkan'la karşı karşıya geldi. Semih tüm aldığı topları tek top oynamaya çalıştı, çok başarısızdı. Alex, yenilen golden sonra çaba göstermedi. Defans dörtlüsü bana göre diğer arkadaşlarından iyiydiler ama takım savunması yüzünden çok pozisyon verildi. Bu arada Gökhan Emreciksin'in bu takımda ilk 11 başlaması gerekiyor. Fenrebahçe'nin 1 tane bile net pozisyonu yok. Gençlerbirliği kalecisi televizyonda görünmedi pek. Hakem çok kötüydü. Korner, aut verirken bile hatalar yaptı. Kartlar zaten tam bir fiyasko. Lugano'ya sırf ön yargısından dolayı sarı kart gösterdi.
Fenerbahçe yönetiminin bir açıklama yapması ve bu seneden vazgeçtiklerini söylemesi lazım. Aragones'le de yolları ayırıp artık şu takıma uygun bir teknik direktör bulmaları tek temennim. Ayrıca bulacakları teknik direktörle kadro istikrarını da sağlamaları lazım. 

17 Şubat 2009 Salı

Bordeaux-Galatasaray


2 takım son 3 senede 4. avrupa kupası maçına çıkacaklar. İlk yaptıkları maçta, Olimpiyat stadında maçta neredeyse pozisyon yoktu. Bordeaux Galatasaray'ın isminden çekinmişti o gün. Sonra kendi sahalarında rahat bir oyunla 3-1 yendiler Galatasaray'ı grup maçında. Geçtiğimiz sene UEFA kupası'nda Galatasaray ilk yarısında fark yapabileceği maçta 1-0 öne geçmesine rağmen 2. yarıda yediği 2 golle sahadan mağlup ayrıldı. Bordeaux'da bu sene en dikkat çeken oyuncu Milan'dan kiralanan Gourcuff. Lig maçında oynatmamış Blanc. Sonra da Lig bizim için daha önemli diyor. Yaptıklarıyla söyledikleri tutarsız. Galatasaray'da Kewell büyük ihtimalle geri dönecek ama ilk 11 oynar mı orası muamma. Bu maçta Baros-Nonda ikilisiyle başlayacağını düşünmüyorum Skibbe'nin. Bordeaux bu sene Şampiyonlar liginde Cluj'u 2 maçta yendi. Roma'ya 2 maçta da yenildiler, Chelsea'den kendi sahalarında puan aldılar. Yarın Galatasaray, kontrollü bir oyunla galip gelir diye düşünüyorum. Bordeaux'un defansı çok sağlam değil. Baros'un günü olabilir yarın.

Yeniden Zico


Zico, CSKA Moskova'nın başında ilk resmi maçına yarın Aston Villa deplasmanında çıkacak. İşleri biraz zor görünüyor. Çünkü CSKA Moskova son maçını 22 Kasım'da oynamış. 3 aya yakındır resmi maça çıkmayan takım, 5 Şubat'ta hazırlık maçında Hırvat ligi 8. si Osijek'i 4-0 la yenmiş. Zico, Fenerbahçe'de Avrupa kupaları konusunda baya tecrübelendi. Böyle maçların nasıl oynanması gerektiğinin artık farkında. Defansif bir kadroyla çıkar büyük ihtimalle sahaya. Ama Aston Villa, sahadında CSKA Moskova'ya karşı ne yapar eder golü bulur gibi. Zico CSKA'yla çıktığı ilk resmi maçında yenilgiye yakın.

14 Şubat 2009 Cumartesi

Real Betis:2 Barcelona:2


Barcelona'nın puan kaybının artık sürpriz olmaması lazım çünkü puan farkı çok fazla. İster istemez bir rehavet oluşur futbolcuların üstünde. Messi, Henry, Puyol olmadan başladı Barça maça. Biraz laubali başladılar maça. Real Betis de kesti cezayı 2 golle. Real Betis'in 2. golü çok iyiydi. 2 golden sonra biraz Eto'o hırpalamaya çalıştı ama, Hleb ve İniesta gereken desteği veremedi. Keita biraz hücuma destek olmaya çalışsa da yeterli olmadı. İlk yarının uzatma dakikalarında Betis'li oyuncunun yaptırdığı gereksiz penaltı maça tutunmalarını sağladı. 47'de de Messi ve Henry girince Barcelona kabus gibi çöktü. Eto'o 2, Henry'de 1 tane çok net pozisyonlar kaçırdılar. Ama Eto'o arayışına devam etti ve direkt kendi çabasıyla beraberliği aldı. Bu arada skor 2-1 olduğu sırada Betis'li Oliveira karşı karşıya öyle bir gol kaçırdıki beni hiç şaşırtmadı yine. Bu adam bir ara Fener'e gelecek deniliyordu, Milan'a imza attı. Bu senede Galatasaray istemişti, Betis'e gitti. İyi ki gelmedi Türkiye'ye. Barcelona Şampiyonlar Ligi nedeniyle ligde bu tür puan kayıpları yapabilir deplasmanlarda.

Türkiye-Arjantin


Maradona, Sabah'tan Galip Öztürk'le röportaj yapmış ve Türkiye'ye özel maç için gelebileceklerini söylemiş. Fatih Terim'de geçen aylarda Arjantin'e teklif götürdüklerini söylemişlerdi. Eğer gerçekleşirse, benim gibi Arjantin milli takımına hayran olanlar için harika bir maç olur. Artık bu hazırlık maçında da tribünler dolmazsa, o da Türkiye'nin ayıbı olur. Eğer Messi kulübünden izin alıp da oynarsa, Messi-Gökhan Zan düellosunu seyretmek de bir ayrı zevk olur(!).

13 Şubat 2009 Cuma

Beşiktaş-Trabzonspor


Geçen hafta Konya maçından sonra Beşiktaş havlu attı demiştim. Çoğu kişi şampiyonluk şansının olduğundan söz ediyor ama bana göre bu sene şampiyon Sivas-Trabzon-Gs den biri olur. Şampiyonluk için favorim Trabzonspor. Bu maça gelecek olursak, Mustafa Denizli Ernst'in de gelmesiyle savunma yapan adam sayısını çoğalttı. Ama hücumda çok belirgin sıkıntıları var. Ligde son 3 maçta 2 gol atıp hiç gol yemediler. Ama Trabzonspor karşısında gol yiyeceklerini düşünüyorum. Geçen hafta Veysel bile etkili olmuştu defansın arasında. Yattara kim bilir neler yapar. Maçın dengede gideceğini düşünüyorum. Zaten Trabzonspor'a beraberlik yarar. Beşiktaş'a yaramayacağı için Denizli son 30 dakikaya girerken eşitlik varsa hücum oyuncularını çoğaltır. İşte bu dakikadan sonra da Colman'ın ara pasları işin içine girerse, Beşiktaş İnönü'de mağlup olur. Beşiktaş'ın risk aldığı anlarda gol bulması Nobre'ye bağlı. Nobre'nin de etkili olması için kanatlardan orta gelmesi gerekiyor. Bunu Beşiktaş'da yapabilecek adam Tello. Benim tahminim, Trabzonspor'un son 30 dakikada atacağı bir golle maçı kazanacağı yönünde.

Melih Gökçek


Melih Gökçek, seçim arefesinde, Ankaragücü'ne 15 senedir başkan olmak istediğini, başkentten şampiyon çıkması gerektiğini, Ankaragücü ve Ankaraspor'un birleşip Ankaragücü çatısı altında şampiyonluğa oynayacağını söylemiş. Şimdiye kadar, tüm parayı Ankaraspor'a harcayan Gökçek, sadece oy için bir açıklama yapmış. İnşallah insanlar bu oyuna gelmez. Geçtiğimiz aylarda da Aytaç Durak Adana Demirspor'a basın önünde zarf içinde para vermişti. Sanki cebinden veriyor.

11 Şubat 2009 Çarşamba

Hazırlık


Hazırlık maçlarını evvelden beri sevmem. Hiç bir zaman ölçü olarak da almadım. 
Brezilya-İtalya: Maçta Brezilya'nın şovu vardı. İtalya kadrosu git gide yaşlanıyor. Lippi'nin Rossi, Aquilani gibi gençleri takıma monte etmesi gerekir. Brezilya için oyuncu kadrosu hiç bir zaman problem olmaz zaten. Defansta biraz dikkatli olurlarsa kazanamayacakları maç yok.
Türkiye-Fildişi Sahilleri: Takımımızın sorunu gün gibi ortada. Bu kaç senedir belli. Fatih Terim bu sorunun üzerine gitmeden, benim savunmam zaten kötü bari hücumda çok gol bulalım felsefesiyle, Tuncay, Arda, Semih, Gökhan Ünal gibi oyuncuları bir arada oynattı. Orta sahada Aurellio'nun yanına birini yerleştirmemiz lazım. Stoperler zaten sıkıntı. Servet'in yanında Song tarzı onun arkasını toparlayan biri olunca sorun olmuyor ama öyle birinin de Türk pasaportu yok. Gökhan'ın golü çok iyiydi bu arada. Fildişi Sahilleri savunmadan çıkarken, orta sahada doğru düzgün pres dahi yokken top kayıpları yapıyor. Tipik Afrika takımı. Oyun disiplininden çok kopuyorlar. Ama kadroları kıskanılır cinsten. Bu arada son dakikada attıkları gole niye bu kadar sevindiler anlamakta güçlük çektim. 
Fransa-Arjantin: Fransa'da Henry, Anelka, Ribery gibi hücum silahları var ama gol bulmakta çok sıkıntı çekiyorlar. Bunda bana kalırsa yetersiz ön liberolarının payı büyük. Lassana Diarra ve Toulalan oyuna, top Fransa'dayken hiç katkı yapamıyorlar. Özellikle Toulalan'da ne buluyor Domenech, hayret ediyorum. Euro 2008'de de çok kötüydü. Arjantin'de Maradona geldikten sonra sanki oyuncular onun için bir ayrı oynuyor. Onların da pek sıkıntısı yok. İlk golün sahibi Gutierrez'i Newcastle'ın Hull'la oynadığı FA cup maçında seyretmiştim. Bugün de ikinci kez seyrettim. Hem güçlü, hem teknik bir oyuncu. Zaten Arjantin milli takımında boşuna oynatmazlar bir adamı. Keşke Fenerbahçe Guiza'yı alacağına Gutierrez'i alsaydı Mallorca'dan. Orta sahaya ilaç gibi gelirdi. Transfermarkt'a göre 3 milyon euro'ya gelmiş Newcastle'a. Messi yine direkt skora katkı yaptı. 2. golü tek başına bitirdi.

10 Şubat 2009 Salı

Hiddink


Rusya Federasyonu Hiddink'e sene sonuna kadar Chelsea'nin başına geçmesi için izin vermiş. Hiddink, Abramovich'in hatrı var, başkası teklif etse reddederdim demiş. Zaten Hiddink'in maaşını Abramovich ödüyordu Rusya Federasyonu adına. Şimdi Chelsea adına da maaş verecek. Lig artık zor gibi görünüyor ama, Ş.L. de başarılı olursa, Mourinho artık benden iyisi yok derken 2 kere düşünür. Özel izinle Chelsea'nin başına geçen adam futboldan ne anlar, iyi ki kovmuşlar Fenerbahçe'den (!).

Chelsea


Yeni Chelsea teknik direktörü hakkındaki bahisler başladı. Şu anda en düşük oran 1'e 3.60'la Hiddink'te ama Hiddink'in menajeri Rusya'dan ayrılması olasılık dışı demiş. Guus Hiddink'ten sonra Rijcaard geliyor. 1'e 4,5'le. Bana kalırsa Rijcaard daha iyi bir tercih olur. Rijcaard'ı hem Euro 2000'de Hollanda'ya oynattığı futboldan dolayı, hem de Barcelona'ya yeniden hatırlattığı hücum futbolundan dolayı severim. Abramovich'te Hiddink olmazsa, Rijcaard'a yönelir ama Rijcaard, bu sene takım çalıştırmam demişti. Tabii işin içine Rus sermayesi girerse, gelir Stamford Bridge'e. Bakalım Abramovich kimi getirecek.

Brezilya-İtalya


Brezilya-İtalya hazırlık maçı var bugün. Genelde hazırlık maçlarını sevmem ama, bugünkü maçın bendeki yeri ayrı. Çünkü futbolu bu kadar sevmemin en büyük nedenlerinden birisi olan, ilk seyrettiğim dünya kupasında (ABD 94)  finali bu takımlar oynamıştı. O maçı hala unutamam. 120 dakika golsüz bitmiş, penaltılarda Brezilya kazanmıştı. Baggio'nun kaçırdığı penaltı unutulmaz ama, O atsa bile Brezilya'nın kaçırması gerekiyordu. Ayrıca Pagliuca'nın elinden kaçırdığı, direğin gol olmasına engel oldğu top ve Pagliuca'nın direği öpmesi de unutulmaz anlardan biridir. O tarihten sonra ilk kez A milli takım düzeyinde karşı karşıya gelecek 2 takımın maçı Emirates'de oynanacak. O tarihte Brezilya milli takımında oynayan Dunga şu anda teknik direktör olarak takımının başında. Lippi maça zaman olmadığından ötürü hazırlanamadıklarını söylemiş. Ayrıca Lippi eğer yenilmezse, İtalya milli takımı başındaki yenilmezlik serisini 32 maça çıkaracak. Brezilya'da Kaka sakatlığından dolayı yok. Ronaldinho ve Robinho 11'de oynayacak. Maç 21:45'te NTV Spor'da. Bu arada fotoğraf Meksika 70'ten.

9 Şubat 2009 Pazartesi

Scolari #2


Quaresma gelince, Scolari sene sonuna kadar dayanır demiştik. Hull beraberliğinden sonra tek şansı Ş.L. demiştik ama Abramovich dayanmadı ve Aziz Yıldırım'ın yapamadığını yaptı. Scolari Milli takımlardaki Dünya Şampiyonluğu, Dünya 4. lüğü, Avrupa 2.liğinden sonra kulüp takımında yapamadı. Sene sonuna kadar yardımcı antrenör Ray Wilkins yönetecekmiş takımı. Darısı Aragones'in başına.

Kolbastı #2


Adana Demirspor'lu futbolcular 1-0 lık "tarihi" galibiyeti kolbastı oynayarak kutlamış. Bu takımın 2. Ligde geçirdiği her gün için ağıt yakması gerekiyor. Bir de galibiyet önemli olsa keşke. Liderle aranda hala 4 puan var, 1 maç fazla oynamana rağmen. Ama takım bu galibiyeti kolbastı oynayarak kutluyor. 2 sene önce Bursa'da Giresun'a karşı, geçen sene Adanaspor'a, Mersin'de MİY'e, Konya'da Güngören'e yenilip 2 senede 4 kez şampiyonluğun ucundan dönen bu takım bu sene play-off'a bile kalamayıp, klasman grubunda aldığı galibiyete kolbastı oynuyor.

Lakers:101 Cleveland:91

Maçtan önce Kobe-Lebron düellosu olur demiştik ama olmadı. Kobe maçtan önce gribe yakalanmış. Yine de ilk çeyreğe iyi başladı. Lebron'u beklediğim gibi hırslı buamadım. Kendini kontrol etmeye çalışmış ama dengeyi iyi ayarlayamamış. Bir de Lakers'ın savunması çok iyi iş çıkardı. Maçın adamı 3. Çeyreğin başında 10 sayı geride kalan takımını aldığı hücum ribaundları ve attığı sayılarla öne geçiren Odom'dı. Gasol'le birlikte takımı taşıdılar. Cleveland cephesinde M. Williams ilk yarı iyiydi ama sonra durdu. Ilgauskas maç boyunca istikrarlı oynadı ama ona eşlik eden olmadı. Kobe'nin ayakta duracak hali yoktu yine de büyük özveriyle oynayıp 19 sayıya ulaştı. Odom'ın dediğine göre Kobe'ye devre arasında serum verilmiş. Lebron 16 sayı attı, 12 de asist yaptı ama son çeyrekte takımının ona ihtiyacı olduğu anlarda görevini yerine getiremedi. Lakers savunması onu çok iyi püskürttü. Sonuçta, Lakers Boston'ın serisini bozduktan sonra, Cleveland'ın da evindeki 23 maçlık yenilmezliğine son verdi.

8 Şubat 2009 Pazar

Reçete

Aziz Yıldırım'ın Aragones'i tazminat yüzünden göndermediğine inanmıyorum. Göndermemesindeki tek neden hatasını kabul etmek istememesi ve ilk senelerinde çok yaptığı sezon ortasında teknik direktör değişimini tekrarlamak istememesi. Bana kalırsa kulübün ve futbolcuların bu vurdumduymaz havadan çıkması için Aragones hemen gönderilmeli. Sene sonuna kadar Türkiye'den Fenerbahçeyi tanıyan bir isim geçici olarak kulübede durmalı.Daha sonra Burak Yılmaz, Can Arat, Yasin Çakmak, Deniz Barış, Maldonado, Josico, Ali Bilgin ile yollar ayrılmalı. Guiza'yı yüksek bonservisinden dolayı oynatmak gerekir diye düşünüyorum. Eğer sene sonuna kadar oynarsa belki biraz değerlenir. Kaleden başlayacak olursak, Volkan tekrar performansını buldu ama, onun tekrar rekabet edebileceği bir Türk kaleci bulmak gerekiyor.Petkoviç bu sene sonunda Türk olursa Fenerbahçe için çok iyi bir tercih olur. Defansa gelirsek, Lugano ve Edu'ya alternatif olacak en azından 1 stoper gerekiyor. Bekir İrtegün'le gelecek sezon için anlaşıldı sanırım. Önder'in de stoperde oynayabildiğini göz önüne alırsak bu mevki için 4 oyuncu yeterli duruyor. Beklerde Carlos yaşlandı belki ama yine de iş görüyor. Yedeği de Vederson olursa fazla sıkıntı doğurmaz. Sağ tarafta Gökhan Gönül olmadığı zaman Önder iyi bir kesici oluyor. Ama Önder, stoperde ilk alternatif olduğu için bu bölgeye genç bir alternatif alınabilir. Orta sahaya gelirsek, en ciddi revizyon buraya gerekiyor. Bir kere kesinlikle Appiah, Aurelio gibi 2 yönlü oynayan 1 oyuncu bulmak şart. Türk olarak Emre var, O da zaten takımda ama verim alınamıyor. Bu yüzden bu bu isim yabancı olacak. Bu isimleri bulmak kolay olmayacak. Hatırlarsanız zamanında Appiah'a 8 milyon euro verilmişti. Ama Guiza'ya 14 milyon bonservis veren yönetimin bu bölge için 15 milyon euroyu gözden çıkartması lazım. Fransa Liginden kaliteli bir orta saha transferi yapılabilir. Orta sahanın sağı için elde Kazım, Deivid ve yeni transfer Gökhan Emreciksin var. Deivid bence artık sağ kanatta değil de 2. forvet gibi oynamalı. O'nu burda düşünmesek de 2 tane alternatif var elde. Gökhan Emreciksin'e bu mevkide sabır gösterilmesi taraftarıyım Kazım'ın da yeni bir teknik direktörle performansı muhtemelen artacaktır. Sol kanada gelirsek, ilk alternatif Uğur Boral. Vederson'u artık bek için düşünmek Fenerbahçe'nin orta saha organizasyonu için hayırlı bir durum olur. Çünkü Vederson orta saha oynayınca pek etkili olamıyor. Bu sebeple sol kanada da transfer şart. Burdaki trasferi belirleyecek kriter Uğur Boral'ın performansı olur. Eğer Uğur Boral as takımda oynayacak bir performans gösterirse, alternatif bir genç burası için düşünülebilir ama bu pek olasılık dahilinde değil. Bu nedenle buraya da yabancı transfer şart görünüyor . Forvette artık Semih anasının ak sütü gibi helal ettiği formasına kavuşmalı ve kayıtsız şartsız ilk 11 oynamalı. Yanında da Alex, Deivid ve kalırsa Guiza'dan biri oynamalı. Bu noktada formaya en yakın isim Alex gibi duruyor. Bu durumda Deivid ve Guiza yabancı sınırlamasına takılacak. Guiza'nın büyük ihtimalle gideceği düşünülürse, onun yerine alınacak forvet Alex'i kesebilir. Alex'in de bunu hoş karşılaması lazım. Hem takımın da Alex'siz oynamaya alışması lazım. Deivid yeri geldiği zaman sağ kanatta oynayabildiği için iyi bir alternatif olabilir ama Deivid bu durumdan hoşnut kalır mı bilinmez. Ayrıca forvette İlhan Parlak da feda edilen bu senede en azından son 30 dakikalarda şans bulmalı. İşte bu operasyonu yapmakta kilit nokta Aragones'i göndermek ve yerine bir teknik direktör bumak. Yerine gelecek teknik direktör tartışmaya yer bırakmayacak bir isim olmalı. Rijcart ve Roberto Mancini şu an boşta. Gelecek sene için teklif yapılabilir. Ancelotti'nin Milan macerası da bu sene biter gibi. Ama Milan'dan ayrılırsa Abramovich onu Chelsea'nin başına getirir. Alkmaar'dan ayrılsa Luis Van Gaal çok iyi bir tercih olabilir. Yurt içinden de Bülent Uygun tercih edilebilir ama en ufak bir krizde arkasında durmak çok zor olur.

Yeter...



Fenerbahçe Aragones'le birlikte 19 lig, 6 Türkiye kupası, 4 Ş.L. elemesi, 6 da Ş.L grup maçı oynadı. 2 Mtk maçı ve Ligde kendi sahasında oynadığı Antalyaspor maçı dışında oyununu karşı takıma kabul ettirebildiği bir maç göremedik. Kadroya yetersiz deniyor. Doğrudur, Orta sahanın ortasında eksiği var Fenerbahçe'nin. Emre dışında 2 yönlü oynayabilen oyuncusu yok Emre'den de randıman alınamıyor. Sezon ortasında transfer yapılır,eksik kapatılır deniyordu. Puan farkı 2'ye inince yönetim de transfer yapmadı. Selçuk gibi yıllardır taraftar tarafından beğenilmeyen olsa da olur olmasa da statüsündeki bir oyuncu olmayınca Fenerbahçe nasıl sıkıntılara giriyor. Madem Guiza'yı kesmiyorsun o zaman yanına Semih'i koy. 2 forvet başlamıyorsun, 1-0 geriye düşüyorsun rakip 10 kişi kalıyor, alsana 2. forvet Semih'i. 58. dakikada 1-0 gerideyken Alex'i çıkararak Aragones kredisini tüketti bence. Aragones, Fenerbahçe'nin büyüklüğünün farkında değil. Bunu artık birinin ona kapıyı göstererek öğretmesi lazım. Bak Real Madrid'e Schuster'i anında kapıya koyabiliyor. Zaten taraftarın da bu seneye dair bir beklentisi kalmadı. Artık bu takımın kalan haftaları gelecek sene için yeniden yapılanma olarak kullanması lazım.

Konyaspor:0 Beşiktaş:0

Türk futbolu hakkında elimden geldiğince umutlu olmaya çalışıyorum ama böyle maçlar insanı soğutuyor. Mustafa Denizli 5 defans 5 forvet taktiğinden vazgeçmiyor. Böyle olunca da ortada bir kombinasyon görmek zor oluyor. Konya Beşiktaş'a göre daha istekli olan taraftı maç boyunca. Özellikle Veysel sol tarafa yakın oynamasına rağmen kendisinden beklenmeyen derecede etkili oldu. Aslında maçın en iyi 2 oyuncusunun İbrahim Üzülmez ve Veysel olduğunu söylersek, maçın kalitesinin ne seviyede olduğunu anlaşılır. Ernst, medyada söylendiği ve bir kaç maç seyrettiğim kadarıyla orta sahada defansif görev alabilecek bir oyuncu fakat bugün Sivok'un yanında hücuma yardım eden ön libero rolünde oynadı. Eğer bu görevde birini görevlendirecekse Cisse daha uygundu bu rol için. Beşiktaş'ta sağ bek Serdar Krtuluş çok kötüydü. Hücuma destek veremedi, Veysel'e çok geçildi. Savunmanın ortasında oynayan Gökhan ve Zapo'ya fazla iş düşmedi. Beşiktaş'ın hücum bölgesindeki oyuncular çok kötüydü. Yusuf 5 metreye pas atamaz haldeydi, Holosko'nun yerine giren Serdar çok kötüydü (bir oyuncu 1,5 senede nasıl bu kadar geriye gider anlamak imkansız.), Bobo bir şey yapmadı, Tello çırpındı ama yararlı değildi. Mustafa Denizli'nin Yusuf'un yerine Uğur İnceman'ı Beşiktaş'a gol gerektiği zamanlarda oyuna alması bana göre faciaydı. Nobre girdikten sonra biraz istek geldi Beşiktaş'a ama olmadı. Beşiktaş, deplasmanda Konya'yı yenemeyerek şampiyonluk yarışında havlu attı.

Düello

Nba'in en iyileri bugün karşı karşıya geliyor. Maç Lakers-Cleveland'dan daha çok, Kobe-Lebron'a döndü. Lebron bu sene 28,5 sayı-7,5 ribaund-7 asist-1,9 top çalma-1,3 blok ortalamasıyla oynarken; Kobe 27,5 sayı-7,5 ribaund-7 asist-1,3 top çalma-0,4 blok ortalamasıyla oynuyor. Lebron'un istatistikleri daha iyi ama, Kobe hala krallık tahtında bana göre. Lebron da bunun farkında ve onu o tahttan indirmek için çok uğraşıyor. Madison Square'de tarihi performanslar sergiledi ikisi de. Lebron'un bu gün varını yokunu ortaya koyacağını düşünüyorum ama Kobe gibi her hücumu kendi kullanmak isterse başarılı olamaz. Ama takımın bir parçası olarak hareket ederse, Cleveland Lakers'ı yener. Zaten kendi evlerindeki tüm maçları kazandılar bu sene. Kobe ve arkadaşlarının play-off performansı göstermeleri lazım Cleveland'ı yıkmak için.

7 Şubat 2009 Cumartesi

Chelsea


Chelsea bugün sahasında Hull'la 0-0 berabere kaldı. 5 galibiyet, 5 beraberlik, 2 mağlubiyet Chelsea'nin bu seneki iç saha performansı. Kendi sahasında yenebildiği takımlar, Aston Villa (3), Porsmouth (16), Stoke (17), Middlesbrough (19), West Brom. (20). Aston Villa dışında yendikleri takımlar son 5'te. Scolari için sezon sonunu bekler demiştim Quaresma'yı aldıktan sonra ama Scolari çok ısrar ediyor. Abramovich Şampiyonlar ligini bekler büyük ihtimalle. Ligi kazanmak bu noktadan sonra çok zor. Scolari'nin tek şansı Şampiyonlar Ligi. Mourinho pis pis sırıtıyordur büyük ihtimalle.

Gökhan Zan


Fatih Terim Gökhan Zan'ı yine milli kadroya almış. Tamam ülkede stoper eksikliği var ama buna rağmen Gökhan Zan milli kadroya girmemeli. Portekiz ve Ermenistan maçında rakibe geçildikten sonra attığı tekmeler hala gözümün önünde. İbrahim Toraman'ın kadroya çağırılmaması da garip. Fatih Hoca taktı herhalde kafayı Toraman'a.

Schalke:1 Werder Bremen:0


Schalke pivot santrfor olarak Halil'i kullanıp, solda Asamoah sağda Farfan'la başladı maça. Werder de klasik ve oturmuş 4-3-1-2 çıktı sahaya. Diego varken sol iç oynayan Mesut bu kez Diego'nun yokluğunda forvet arkası olarak oynadı. En önde de Almeida ve Rosenberg vardı. Werder Bremen'in daha oturmuş bir takım olduğu çok rahat görülüyordu. İlk 20 dakikada maçın hakimiyeti onlardaydı. Diego ve Pizarro'nun yokluğunda Schalke'nin kolay kazanacağını düşündüğümüz maç bu doğrultuda başlamadı. İlk yarının sonlarına doğru Schalke biraz kıpırdadı ama yeteneksiz Asamoah'a takıldı. Bu adamı niye oynatıyorlar hala anlayabilmiş değilim. 47 de Halil çıktı Kuranyi girdi. 48'de duran topta Höwdes kafayı vurdu, 1-0 Schalke öne geçti. Sonra Schalke iyice geriye çekildi. 2. golü bulmak için pek kasmadılar. Halbuki ellerinde Farfan gibi bir kontratak silahı vardı. Werder Bremen geri kalan dakikalarda biraz bastırdı ama onların da hücum gücü eksikti. Bu arada Mesut kornerleri çok etkili kullanıyor tam penaltı noktasıyla altıpas çizgisinin ortasına sert biçimde kesiyor. Bu da kornerlerde Werder Bremen'in pozisyon yakalamasına sebep oldu. Werder Bremen en azından 1 puanı haketti ama Schalke şanslı günündeydi, Schalke'de Jones,Bordon ve kaleci Manuel Neuer, Werder'de de Mesut ve Boenisch iyi oynadı. İki takımın da üst sıralara tırmanmak için oyunu bir kademe geliştirmesi gerekiyor. Bu arada Schalke'de Orlando Engelaar neden 11 başlamaz, anlamak güç.

Milan:1 Reggina:1


Milan'ın rahat alacağı bir maç olarak görüyorduk ama çok fena ters köşeye yattık. Ancelotti de ne yapar eder bu maçı alırız diye 4 haftadır yedek bekleyen Ronaldinho'yu basın toplantısında dediği gibi 11 başlattı. Kaka-Ronaldinho-Pato, çok korkunç bir üçlü gibi görünüyor ama bugün sadece Pato biraz çırpındı. Kaka vasattı. Ronaldinho hiç yoktu dersek yalan olmaz. Tek yaptığı sol çaprazda topu alıp kaleye çok yaklaşmadan içeriye sağ ayağıyla yaptığı kesmelerdi. İlk dakikalarda Milan, uzaktan şutlarla ve Beckham'ın sağdan yaptığı ortalarla Reggina kalesinde tehlike yaratmaya çalışsa da Reggina ceza sahası sağ çaprazından net fırsatı kaçıran takımdı. O pozisyonun devamında da Di Gennaro'yla golü buldular. Milan o dakikadan sonra panik havasına girdi. Pirlo'nun yokluğu çok hissedildi. Flamini onun boşluğunu dolduramadı. Seedorf'un yokluğu da hücum organizasyonlarını aksattı. Zaten Milan'ın bu yaşlı kadroyla yıkılmamasını sağlayan en önemli etken 6 senedir birlikte oynayan Pirlo-Gattuso-Ambrosini-Seedorf-Kaka orta sahasıydı. Gattuso'nun yerinde oynayan Beckham görevini fazlasıyla yerine getirdi ama Seedorf ve Pirlo'nun yerine oynayan Ronaldinho ve Flamini bunu yapamadılar. Maça dönersek, hakem Milan'ın buz gibi golünü yedi. Ronaldinho çıktıktan 1-2 dakika sonra da Pato, bireysel yeteneğiyle penaltıyı kazandırdı. Kaka da penaltıdan attı golünü. Ama bu gol Milan'ı canlandıramadı. 2 tane Beckham'ın İnzaghi'nin kafasına gönderdiği harika kesme dışında etkili olamadılar. Son dakikada Corradi'nin şutu girse 1 puan da yalan olacaktı. Sonuç olarak Milan'ın şampiyonluk umutlarını tükettiği maçtı diyebiliriz. Haftaya Milano derbisinde işleri zor. Eğer Kaka'nın sakatlığı ciddiyse, zordan da öte.

Beckham-Milan #2

Ancelotti, Reggina maçı öncesi yaptığı basın toplantısında Beckham'ın Milan'a beklediklerinden fazla katkı sağladığını söylemiş. Eğer şartlar oluşursa takımda kalmasını istediğini belirtmiş ama aynı zamanda o gelmeden önce de iyi oynuyorduk diye eklemiş. Bu arada LA Galaxy Milan'ın ilk teklifini reddetmiş. Eğer sezon sonuna kadar istiyorlarsa, bedelini öderlerse olabilir demiş ama geri dönmesinde kararlıyız diye altını çizmiş. Bu arada 4 haftadır yedek bekleyen Ronaldinho'nun da bu akşam 11 başlayabileceğini söylemiş.

6 Şubat 2009 Cuma

Zidane

Zidane'dan Fransa milli takımından arkadaşı, Galatasaray'ın Uefa kupasındaki rakibi Bordeaux'un teknik direktörü Blanc'a destek gelmiş. Boredeaux'un bu sezon şampiyonluğu kazanabileceğini söyleyen Zidane, takıma Blanc'ın elinin değdiğinin belli olduğunu söylemiş. Blanc'ın teknik direktör olduğu bir takımda oynamak istediğini söyleyen Zidane, bu haftaki Marsilya-Bordeaux maçında, doğduğu şehrin takımı olan Marsilya'yı destekleyeceğini açıklamış.

5 Şubat 2009 Perşembe

Barcelona:2 Mallorca:0

Barcelona bu sezonki 37. maçına Lig sonuncusu Mallorca karşısında çıktı. 19 maçta 3 ve üzeri gol atmışlardı, bugün 2 de kaldılar Messi ve Eto yedekte, Henry ve Bojan iş başındaydı. Bojan 2 tane kaçırdı, sonra Henry'nin kafasına gönderdi topu, Henry de kafayı çaktı golünü attı. Mallorca çok mahkum oynadı. Barcelona stoperlerine pek iş düşmedi. Zaten Barcelona kalecisi Pinto yere yatmadan maçı bitirdi. Sabaha kadar oynansa Mallorca gol atamazdı, Barcelona da bu rahatlıkla çok sıkıştırmadı. Messi girdikten sonra İniesta-Messi iş birliğiyle 2 pozisyon ürettiler, Mallorca kalecisi Lux başarılıydı bu pozisyonlarda. Sonrasında Marquez frikikten çok güzel bir gol attı ve turu kolayladı. Guardiola'nın Gudjohnsen'i orta sahada kullanma ısrarını anlayamıyorum. Gudjohnsen gibi çalışkan bir forveti, orta sahada o kadar alternatif varken orada kullanmak mantıklı gelmiyor bana. Gudjohnsen'i Bojan'ın yerine en uçta oynatıp, Bojan'ı da kanatta denese ikisinin de performansı artardı. Sırada Sporting Gijon var. Bakalım maç başına 3,09 olan gol ortalamalarını artırabileceklermi bu maçta. Mallorca da kendi sahasında Deportivo'yla oynayacak. Kümede kalmak için kendi sahalarında bu tip maçları kazanmalılar ama biraz zor görünüyor.

Beckham-Milan

Galliani'nin Lig şampiyonluğunu ve Beckham'ı istiyorum demesinden sonra Beckham'dan cevap geldi. Zaten oynadığı oyunla Avrupa futbolunu ne kadar özlediğini gösteren Beckham, Milan'da kalmak istediğini belirtmiş. LA Galaxy, Beckham'ı vermeye sıcak bakabilir çünkü Beckham Amerika'da futbolu sevdirme amaçlı bir projeydi ve tutmadı.Yıllık 50 milyon dolardan da kurtulurlar. Beckham Milan'da kalmak istiyorsa  senelik 50 milyondan vazgeçti demek.

Mateja Kezman

Kezman'ı ilk gördüğüm maç Eur0 2000 de Sırbistan Karadağ-Slovenya maçıydı. İlk bakışta, hızlı mücadeleci bir görüntüsü vardı. Sonraki Norveç maçında agresif yönünü de gösterdi. Oyuna girdikten 1 dakika sonra kırmızıyı gördü, sahanın ortasında ağlamaya başladı.  Kariyerindeki takımlar FK Loznika, Smederevo, Partizan Belgrad, PSV, Chelsea, Atletico Madrid, Fenerbahçe ve son durak PSG. Psv'deki gol sayıları inanılmazdı. Türkiye'ye geldiğinde havaalanındaki taraftarların da gazına gelip 30 tane sallarım dedi. 33 maçta 11 gol attı. Yine de derbilerde attığı goller eleştirileri biraz dindirdi. 2. sezonunda taraftar tarafından ıslıklanmaya başladı. 33 maçta 17 gol attı ama, 5 tanesi 10-3 lük Alanya maçındaydı. Aragones kafadan sildi Kezman'ı, o da ilk 11 oynamaya PSG'ye gitti. Sonuç yine hüsran oldu. 8 kez 11'de başladı çoğu son 3 dakikada olmak üzere 14 defa sonradan oyuna girdi. Toplam 6 gol attı. Dün 11'de başladığı Bordeaux maçında 64'te oyundan alınınca formayı orta sahada yere fırlatıp yangından kaçar gibi soyunma odasının yolunu tutmuş. Sonra klasik özür cümleleri. Kezman kadar istekli, hırslı bir forvet gerçekten zor bulunur. Oyundan küstüğünü göremezsiniz ama olmayınca olmuyor işte. Kezman seneye büyük ihtimalle Hollanda'ya geri döner. Belki orda 30'undan sonra kendini bulur.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Merseyside Derbisi



İki takımın bu sene oynadıkları 2 maç da 1-1 bitmişti.  Bu maçın da dengede gideceği belliydi. Zaten 2 takımın 18'inde bir tane gerçek santrfor vardı, o da Torres. Everton'ın ileri ucunda Cahill oynadı yokluktan, o da ileride top tutamayınca baskı kuramadı Everton. Liverpool ise 15. dakikada Gerrard'ı kaybedince, hücum organizasyonlarında çok sıkıntı çekti. İlk yarıda 5 dakika Everton baskısı vardı o kadar. Ama 60'tan sonra Liverpool baskısını hissettirmeye başladı. Gol gelecek derken Lucas orta sahada kartı olduğunu dikkate almayıp atağı faulle kesince kırmızıyı gördü, maçtaki denge ortamı bozuldu. Everton son 15 dakika saldırdı ama tek pozisyon kornerden Cahill'in kafasıydı. Liverpool dayanmaya çalıştı ama uzatmaların bitmesine 2 dakika kala Everton formasıyla 3. resmi maçına çıkan, 19. doğum gününü 2 gün önce kutlayan Dan Gosling başında 3 savunma oyuncusu olmasına rağmen uzak direği gördü ve Goodison Park Ercan Taner'in deyimiyle çıldırdı. Maçı seyreden herkesin aklına Türkiye-Hırvatistan maçı gelmiştir ama , olmadı. Liverpool Lucas'ın gördüğü kırmızı kartın faturasını FA Cup'ta ezeli rakibine elenerek ödedi. Rafa Benitez'in Gerrard olmadığı zaman da bir planının olması gerekirdi. Şampiyonluk yarışında iddialı olmak istiyorsa bu şart. Ayrıca Everton'lı taraftarların suratlarındaki sevinç görülmeye değerdi. İşte futbol sevgisi budur dedirtti her biri.

Sivasspor-Galatasaray



Düzenli 11'inden Lincoln, Kewell, Baros, De Sanctis, Ayhan, Servet, Sabri gibi 7 oyuncusu eksik bir takımın Sivas'ta maçı buraya getirmesi bana kalırsa Sivas'ın beceriksizliğiydi. Galatasaray'ın attığı gol Sivas'ın ikramı. Onun dışında da 2. yarıda Ümit'le altı pastan kaçan bir gol var. Maçtaki diğer tüm pozisyonlar Sivasspor'undu. Özellikle Kamanan'ın kaçırdığı gol, komik video yayınlayan sitelerde ilk 5'e girer. Sivasspor son 11 günde 4. maçına çıktı. İkisi sahasında biri deplasmanda 3 kez Galatasaray'la, 1 kez de Adana'da Kayserisporla oynadılar. 4'ünde de kondisyon olarak hep diriydiler. Bülent Uygun'da oyuncularını değişmeli kullandı ve bu virajı sadece Kayseri deplasmanında puan kaybederek tamamladılar. Fakat Sivasspor'da gözle görülür bir gol sıkıntısı var. Kamanan'ın yetenekleri buna çare olabilir ama savunmadan top şişirmeyi azaltmaları lazım. Sivasspor'un şampiyonluk yolunda en büyük artısı sert futbolu. Dün de sertlikleriyle zaten sakatlıktan çok çeken Galatasaray'lı futbolcuları bezdirdiler. Galatasaray'da Nonda hiç bir şey yapmadı. Baros'un formu iyi güzel ama Baros geldikten sonra Ümit ve Nonda'nın verimi çok düştü. Geçen sene Galatasaray forvetleri skoru paylaşıyordu. Geçen sene ilk yarı itibariyle Nonda, Ümit, Serkan ve Hakan'ın TSL'de gol sayıları toplamı 18. Bu sene ise Serkan ve Ümit'in TSL'de golü yok, Nonda 2 , Baros ise 14 gol atmış ligin ilk yarısı boyunca.  Baros'un gol istatistikleriyle övünürken bir de bu açıdan olaya bakmak gerekir diye düşünüyorum.

3 Şubat 2009 Salı

Quaresma

Benim gözümde Quaresma eşittir çakma Cristiano Ronaldo. İnter'e Mourinho getirdi ama Mourinho da pek yüzüne bakmadı sonraları. Zaten Serie A nın bidonu seçildi kötü oyunundan sonra. Quaresma şimdi şansını sezon sonuna kadar Chelsea'de deneyecek. Barcelona ve İnter'deki kötü performanslarından sonra kendini Chelsea'de bulması bana kalırsa Scolari'nin özel isteğiyle olmuştur. İleri 3'lünün kanatlarında alternatif olarak düşünülecektir, ama pek de oynama şansı bulacağını düşünmüyorum. Scolari hala yönetime isteklerini kabul ettiriyor. Sene sonuna kadar dayanacak demek ki Abramovich.

2 Şubat 2009 Pazartesi

Kolbastı


Trabzonspor, 2. devreye iyi başladı. Saraçoğlu'nda Fenerbahçe'ye karşı üstün oynayıp, beraberlikle yetindikten sonra şampiyonluk potasında olan takımlardan Ankaraspor'u deplasmanda 2-0 lık rahat bie skorla yendiler. Maçın başında Özer net fırsatı harcamasa bu kadar kolay olmazdı. Trabzonspor ve Ersun Yanal bu sene herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Ankaraspor maçında ilk 11'de 7, Sonradan oyuna girenlerle birlikte 14 kişilik kadroda 9 oyuncu bu sene transfer edildi. Trabzon halkının bu uyumu kim yarattıysa ona büyük bir teşekkür borcu var. Çok kaliteli bir futbol oynamıyorlar ama sonuca gitmeyi artık öğrendiler. Fenerbahçe maçında kazandıkları güvenle artık derbi maçlarında da sorun yaşayacaklarını düşünmüyorum. Colman'ın formunda belirgin bir yükselme var. Sol kanattan kurtulursa oyununu bir kademe daha yükseltebilir ama sol kanada Alanzinho geçerse Colman ya da Umut'tan biri 11'deki yerini kaybedecek. Eğer 2 ön liberodan biri 11'den çıkarsa Trabzon çok gol yer. Ersun Yanal'ın bu riski alıp, tekrar eski eleştirilere maruz kalmayı göze alacağını düşünmüyorum. En iyi çözüm Umut'u yedek soyundurup Gökhan'ın arkasına Alanzinho-Colman-Yattara'yı sürmek. Bu sorun takımdaki uyumu bozar mı bilinmez fakat, Alanzinho'nun da ilk 11'e hızla yerleşmesi yüksek ihtimal. Artık akıllardaki soru şu; 34. Hafta Trabzon Avni Aker'de kolbastı oynanacak mı?

Süper Lig Süper Goller


Bu hafta dört büyüklerin maçında harika goller vardı. Tello'nun sağ çaprazdan uzak köşeye füzesi, Gökhan'ın Thierry Henry'ye nazire yaparcasına sol çaprazdan attığı plase, Nonda'nın yerden gelişine düzgün vuruşu ve Alex'in top yere düşmeden vurduğu gol. Avrupa'da haftanın güzel golleri listesine 3 tanesi kafadan girer. Tabii TSL yi bu Avrupa Ligleri kategorisinde düşünürlerse. Ayrıca Umut Bulut'un aşırtması da çok iyiydi. G.Antep'in attığı golde Tabata'nın asisti usta işiydi.

1 Şubat 2009 Pazar

David Beckham


Hızlı koşmuyor, kafayla gol atmıyor, sol ayağını yürümek için kullanıyor belki ama David Beckham bugün bir kez daha niye bu kadar büyük bir futbolcu olduğunu gösterdi. Amerika'ya gittiğinde çok tepki çekmişti. O da hatasını anladı ki Milan'da kalmak için canını dişine takıyor. Maça gelince Milan genelde 2. yarı oyundan düşerdi, bu kez ilk 40 dakika hiç yoktular. Lazio çok sıkıştırdı, özellikle Zarate'nin kaçırdığı gol kırılma noktasıydı. Devre sonunda David Beckham'ın muhteşem asistiyle gelen Pato'nun golü maçı kopardı. 2. yarıda da fark ikiye çıkınca Lazio iyice dağıldı. Milan da istediği gibi top yaptı.Simone İnzaghi Lazio adına biraz çırpındı ama yetmedi. Kaka 85' de üçledi, puan farkı da 6'ya indi. Milan haftaya sonuncu Regina'yla, İnter de Lecce'yle oynuyor. İkisi de kazanır, derbiye kayıpsız gelir.